ZİKİR, bize göre, dünyada bir insanın yapabileceği, en yararlı çalışma türüdür.
ZİKİR, "Allâh'ı anma" diye her ne kadar tercüme edilirse de, böyle bir tercüme son derece yetersizdir.
1. ZİKİR, beyinde tekrar edilen kelimenin manâsı istikâmetinde, beyin kapasitesini arttırır.
2. ZİKİR, beyinden üretilen dalga enerjinin RUH'A, yani halogramik dalga bedene yüklenmesini ve böylece ölüm ötesi yaşamda güçlü bir RUH'A sahip olunmasını sağlar.
3. ZİKİR, tekrar edilen manâlar istikâmetinde beyinde anlayış, idrak ve o manâların hazmedilmesi gibi özellikleri geliştirir.
4. ZİKİR, Allâh'a yakîn sağlar.
5. ZİKİR, ilâhî manâlar ile tahakkuku temin eder. İşte, birkaçını saydığımız bu özellikler dolayısıyla Kurân-ı Kerîm de ZİKİR son derece övülen bir çalışma olarak belirtilmiş; ve bu konuda ZİKRE önem vermeyenler şiddetle uyarılmışlardır:
"RAHMAN'IN ZİKRİNDEN YÜZ ÇEVİRENE ŞEYTAN MUSALLAT OLUR VE ARKADAŞI OLUR. SONRA GERÇEKLERİ SAPTIRIR VE ONU HİDAYETTEN UZAKLAŞTIRIR. ONLARSA BU DURUMDA HÂLÂ HİDAYETTE OLDUKLARINI SANIRLAR." (43-36/37)
"ŞEYTAN ONLARI İDARESİNE ALMIŞ, ALLAH'I ZİKRETMEYİ UNUTTURMUŞTUR. ONLAR ŞEYTANIN GRUBUDUR. ŞEYTANA TABİ OLANLAR HÜSRANA UĞRAYACAKLARDIR." (58-19)
"ALLAH'I ÇOK ÇOK ZİKREDİN" (33-41)
"HER KİM, BENİM ZİKRİMDEN YÜZ ÇEVİRİRSE ONA DAR BİR GEÇİM VARDIR VE ONU A'MA OLARAK HAŞREDERİZ" (20-124)
"BENİ ZİKRETTİĞİNİZDE SİZİ ZİKRETMEKTEYİM" (2-152)
"EĞER KULLARIM SANA BENİ SORARLARSA, BEN YAKINIM. BANA DUA EDENİN DUASINA İCABET EDERİM" (2-186)
"ALLAH ZİKRİ, EKBERDİR" (29-45)
ZİKİR'in insana ne kadar büyük yararları olduğuna bakın Hazret-i Rasûl aleyhi's-selâm nasıl işaret ediyor:
"Allâh katında çalışmaların en sevimlisi hangisidir?... sorusuna cevap:
- Dilin, Allâh'ı zikretmeye devam ettiği halde ölmendir"!.
"Size çalışmalarınızın en hayırlısını, Allâh indinde en temiz olanını, derecelerinizi en fazla yükseltenini ve sizin için altın ve gümüş infak etmekten, düşmanlarınızla savaş meydanında karşılaşıp boyun vurmanızdan ve onların sizin boyunlarınızı Allah yolunda vurmalarından daha hayırlı bir çalışmadan haber vereyim mi?..
İşte o Allah'ı ZİKRETMEKTİR."
"Allah'ın azâbından, Allâh'ı ZİKİR etmekten daha fazla hiç bir şey kurtaramaz."
"Allah katında kıyâmet gününde kulların hangisinin derecesi daha faziletlidir; sorusuna şu cevabı verdi:
- Allah'ı çok ZİKİR EDENLER."
Soruldu ki, "Yâ Allah yolunda cihâd eden gazinin ki?"...
Buyruldu:
- Kâfirler ve müşrikler içerisinde kılıcı ile kırılıncaya kadar ve kana bulanıncaya kadar savaşsa da, şüphesiz ki, Allâh'ı çok zikredenlerin derecesi, ondan daha faziletli olur."
"Kul, şeytandan ANCAK, Allâh'ı ZİKRETMEKLE korunur!.."
"Sahip olduklarınızın en faziletlisi, Allâh'ı zikreden dil, şükreden kalp, imanında yardımcı olan eştir."
"Allâh'ı ZİKREDEN ile etmeyenin benzeri, diri ile ölü gibidir!.."
"Allâh'ı o kadar çok zikredin ki, insanlar size, deli mi bu, desin!.."
"Münafıklar size, gösteriş için yapıyorsunuz, diyecekleri kadar çok Allâh'ı zikrediniz."
"Müferridûn geçti!.. Buyruğuna soruldu, kimdir müferridûn, diye.
"Allâh'ı çokça zikretmeye düşkün olanlardır. Zikir, onların ağırlıklarını hafifletir. Böylece kıyâmet günü de hafif olarak gelirler"
"ŞEYTAN, ağzını âdemoğlunun kalbine koymuştur. O Allah'ı zikrettikçe şeytan çekilir. Gaflete düşüp zikri bırakınca kalbini yutar!."
Bu hâdis-i şerîf teşbih yani benzetme yollu bir anlatımdır... Kişi Allah'ı zikrettikçe, Cinler ondan uzak dururlar ve ona vesvese vererek düşüncelerini bulandıramazlar; ama zikir terk edilince, cinler onun beynini istedikleri gibi etkileyerek hüküm altına alır, manâsınadır.
"Allah'ın bir kula verdiği en faziletli şey, ona ZİKRİNİ ilham etmesidir."
"Hiç bir sadaka Allah'ı zikretmekten daha faziletli değildir."
"Cennetlikler hiç bir şeye üzülmezler ancak, dünyada iken ZİKİRSİZ geçen anları hariç!.."
"Kim Allah'ı çok zikretmezse imandan uzaklaşır."
"İnsan, üzerinden geçip de, içinde Allâh'ı zikretmediği her an dolayısıyla kıyâmette büyük pişmanlık duyar."
"Herhangi bir topluluk, bir mecliste toplanır, Allah'ı zikretmeden dağılırlarsa, bu meclis kıyâmet gününde kendileri için bir pişmanlık olur!"
"Kim Allâh'ı çok ZİKİR ederse, münâfıklıktan uzak olur!.."
İşte bunlar gibi daha pek çok Rasûlullah aleyhi's-selâm hadîs-i şerîfi bize ZİKİR konusunda büyük uyarıda bulunmaktadır.
Kesin olarak bilinmelidir ki; DİN tamamıyla, bilimsel gerçekler üzerine oturtulmuş, o günün şartları içindeki sembolik anlatımdır.
İslâm Dininde, -sadece Kurân-ı Kerîm ve Hadîs-i şerîfler- mevcut olan bütün hükümler, insanın gerek bugünü ve gerekse ölüm ötesi yaşamı için zorunlu olarak ihtiyaç duyacağı şeyleri temin gayesiyle gelmiştir. Ayrıca insanın bu önerilere uyması, onun gelecekte bir çok kendisine zarar verici şeylerden korunmasına da vesile olacaktır.
İnsanın yaşamı ise, bilindiği üzere BEYİN ile düzenlenir... İnsan'da ortaya çıkan her şey, BEYİN aracılığıyladır... Ölüm ötesi yaşam bedeni olan RUH dahi beyin tarafından "yüklenir"!..
Allâh'ın isimlerinin işaret ettiği manâlar, insan beyninde açığa çıkar. İnsan şuûru, Allâh'ı, ancak beyin kapasitesi kadar tanıyıp "yakîn" elde eder.
İşte böyle olunca, ZİKİR olayının önemini kavrayabilmek için, önce beynin çalışma sistemini kavramak, sonra da zikir halinde beyinde nasıl bir işlem oluştuğunu idrâk etmek zorunda kalırız.
Milyarlarca hücreden oluşan beyin, esas itibariyle biyoelektrik enerji üretip, bunu dalga enerjiye çeviren ve kendisinde oluşan manâları, bir yandan RUH dediğimiz yapıya yükleyen ve diğer yandan da dışarıya yayan bir organik cihazdır.
Genelde, doğuştan alınan ilk tesirlerle yüzde beş, yüzde on kapasite ile çalışan beyin, aldığı çeşitli etkilerin de aracılığıyla, klâsik bir yaşam türü geçirir... Bildiğimiz herkes gibi...
Oysa beyindeki bu kapasitenin arttırılması mümkündür!..
Normalde çok küçük bir yüzde ile çalışıp geri kalan miktarı kullanılmaz bir halde bekleyen beynin, bu boş duran kapasitesinin devreye sokulması yolu ZİKİR'DEN geçer.
ZİKİR ile beynin belli bir bölgesindeki hücre grupları arasında üretilen biyoelektrik enerji, zikrin devamı halinde bu bölgeden taşarak, görevsiz bekleyen yan hücrelere yayılır ve onları da mevcut kapasiteye ilâve ederek devreye sokar.
ZİKİR, konusu ne ise, o anlamda bir frekans yayarak bu hücreleri devreye alan beyinde, elbette ki o istikâmette de faâliyet gelişir.
İleride de daha detaylı izâh edeceğimiz üzere, meselâ Allâh adıyla işaret olunanın İRADE sıfatının ismi olan "MÜRİT" ismi zikredildiğinde, kişinin beyninde boş duran hücreler, bu ismin frekansında programlanarak devreye girdiği için; bir süre sonra o kişide İRADE gücünün arttığı ve eskiden başaramadığı bir çok şeyi başardığı görülür.
Ancak hemen burada kesinlikle idrâk edilmesi zorunlu bir husus da vardır ki, o da şudur:
Herkesin beyin yapısının kendine has bir orijinalitesi vardır ve bu tür "esmâ" yani Allâh'ın isimlerine dayalı zikir türünde, mutlaka bu işin ehlinden bilgi alma zorunluluğu vardır!..
Kendi aklına geldiği gibi ZİKİR yapmak, farkında olmadan CİNLERİN İLHAMIYLA ZİKİR yolunu açar ki; kişinin bilinçsizce kendini cinlere teslim etmesine Sebep olabilir.
Nitekim, bu yüzden bazı evliyâullah, "Aydınlatıcısı olmayanın, aydınlatıcısı şeytan olur" demişlerdir.
Evet, esas itibariyle ham, yani programlanmamış olan beyin hücrelerini, ZİKİR yoluyla, erişilmek istenen gaye istikâmetinde programlayarak eskisinden çok daha güçlü çalışan bir beyne sahip olunabilir.
0 Yorumlar