Evren matematik üzerine oturmuştur. Her şey matematikseldir. Size çok spritüel gelen, ruhani gelen pek çok şey aslında matematiksel ve fizikseldir. Evrenin her yerinde altın oran vardır, yaşadığımız dünyada zaman ölçülür, kuantasal (parçacıksal) bir yapıya sahip olan bu evren belirli ritimlerle titreşir aynı notadan gelen müzik sesi gibidir ve matematikseldir. Ses bir titreşimdir ve yaydığı frekanslar da belli bir müzik ritmindeki ritim gibidir, ölçülebilir. Esmaların tekrarı ile ortaya çıkan enerjilerin frekansı kendiyle eş olan frekansla eşleşmektedir. Yani siz elinizdeki kumandayla nasıl X kanalını tuşladığınızda karşınızda X kanalını bulur ve seyrederseniz, zikrettiğiniz esmanın da yaydığı frekans kendi manasının içeriği olan frekansla eşleşecektir. Bu eşleşmeyi gerçekleştirmek için beyinden yayınlanacak dalganın belirli bir doygunluğa erişmesi gerekmektedir ki beyinden çıkan ışınlar(fotonlar-kuantalar) etkili hale gelebilsin. Beyin bir kelimeyi tekrar etmeye başladığında beyin önce belirli bir bölgesinde sonra genelinde aydınlama yani aktivasyon başlar, bu nöro kimyasal bir olay olarak bilim tarafından da ortaya konmuştur. 1994 yılında Bilim adamı John Horgan, Scientific American dergisinin 11. sayısında bir makale yayınlamış ve listesini verdiği deneklerde uygulağı araştırmayı bilme sunmuştur. Bu araştırmaya göre beyin aynı kelimeyi, belirli bir süre tekrarlamaya devam ettiğinde beyinin genelinde güçlü bir nöron aktivasyonu gösterdiği ve beyinden dışarı doğru hertz cinsinde güçlü frekanslar yani ışınlar yaydığı tespit etmiştir.
Bir esmayı tekrar ederek zikretmenin beyinde güçlü bir ışıma oluşturduğu ve evrene yayın yaptığı anlaşılıyor. Bu nedenle tekrar etmek önemli çünkü; ışıma ne denli güçlü olursa esmanın manasıyla ilgili kozmik enerji alanıyla bağlantı o denli güçlü oluyor.
Şimdi gelelim sayılarla zikretmenin önemine Kuran alfabesinde her harfin sayısal bir değeri olduğu bilgileri bu konularla ilgilenen âlimlere verilmiş. Esmaları oluşturan bu harflerin toplamından çıkan sayılar ve bu sayıların kendisiyle yapılan çarpımları sonucunda belirli rakamlar ortaya çıkıyor. Bu çalışmaya ebcet hesaplanması denir. Her harfin 1 den 1000 e kadar belirlenmiş bir rakamsal değeri vardır. Eski Arap ve Fars âlimleri, matematikçileri sayıları yerine harf yazarlarmış. Ebced hesabı kadim bir bilgi olarak kabul edilmektedir. Hesaplamalar sonucunda her esmaya denk gelen bir sayı ortaya çıkıyor ve esma bu sayı kadar zikrediliyor. Nasıl ki kapınızın anahtarını her anahtar açamaz, sadece o kapının anahtarı açarsa, nasıl ki her kilidin beli bir şifresi varsa Esmalarında belli bir şifresi vardır. Siz belirlenmiş sayıda esmanızı zikrettiğinizde beyninizden çıkan ışın kozmik enerji alanında kendisiyle bağlantılı olanla eşleşiyor ve kilit açılıyor. Ben buna kozmik kapıdan geçmek diyorum. Kozmik kapıdan geçtiğinizde artık ilgili esmanın manası devreye giriyor ve esma hangi niyetle çekilmişse, o niyetin oluşumu gerçekleşmeye başlıyor. Bu kadim bilgiler de bir gün gelecek ve bilimsel biçimde açıklanacak çünkü evren tamamen matematik üzerine kurulu.
Yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı seçtiğiniz esmayı ilgili yıldız saatlerinde ve esmanın ebced değerindeki sayıda çekerseniz yaşadığınız mucizeler karşısında hayranlıkla şükredeceksiniz.
Esmaları neden kendi dilimizdeki anlamıyla zikretmiyoruz?
Birincisi; esmaların Türkçe anlamı hiçbir zaman kendi öz anlamını veremez içerik ve anlam olarak çok yetersiz kalır. İkincisi ve asıl püf noktası esmaların orijinal hallerindeki harflerin yan yana gelişinden oluşan sinerji, beynimizdeki ve genetik kodumuzdaki enerjiyi açığa çıkarıyor. Tekrarlanarak beynimizden yayılan ışımayla aktivasyon artıyor ve güçlü enerji alanlarıyla kontak kurmamızı sağlıyor. Bu yüzden anlamını kesinlikle bilerek, üzerine düşünüp idrak etmeye çalışarak, orijinal haliyle yani Kuran dilinde zikretmeliyiz esmalarımızı.
Zikretmenin etkisine ya da Allahın varlığına inanmasak da zikir çalışması işe yarar mı?
Zikretmek, yerçekimi yasası gibi, güçlü ve zayıf çekirdek yasası gibi, suyun kaldırma gücü gibi tamamen evrensel yasa ile bağlantılıdır. Siz inansanız da inanmasanız da bir objeyi yere atarsanız yerçekimi yasasından dolayı yere düşecektir. İnansanız da inanmasanız da içi hava dolu bir objeyi suya bıraksanız suyun üzerinde yüzecektir. Çünkü evrensel kuvvetler söz konusudur. Zikrettiğinizde de aynı durum geçerlidir. İnansanız da inanmasanız da belirli bir esmayı belirlenmiş sayılarla zikrettiğinizde yayılan manyetik enerjinin etkisiyle esmanın manası ve işlevi harekete geçecektir. Zikretmek sadece inanç meselesi değildir tamamen bir yasadır. Bununla beraber siz zikretmeye başladığınızda yaşadığınız deneyimlerden dolayı zaten Yaradanın varlığına ve Yaradanın muhteşem düzenine ve işleyişine inanırsınız
0 Yorumlar